medikavital

Kronik Hastalıklara Yaklaşımda Homeopati ve Selye Stres Teorisi

Kronik Hastalıklara Yaklaşımda Homeopati ve Selye Stres Teorisi

Tıp ve bütünsel şifa alanlarında, iki farklı ancak birbiriyle ilişkili yaklaşım insan sağlığının karmaşıklığına ışık tutmaktadır; Dr. Samuel Hahnemann’ın homeopati yoluyla kronik hastalıklara ilişkin içgörüleri ve Hans Selye’nin stres ve stresin beden üzerindeki etkisine ilişkin ufuk açıcı çalışmaları.

Homeopatiyi geliştiren Samuel Hahnemann (1755-1843) Almanya’nın Meissen şehrinde büyümüş, tıp diplomasını 1779’da Erlangen’de almış, hayatı 1843’te Paris’te sonlanmış bir tıp doktorudur.

Homeopatinin bilimsel olarak gelişmeye başlaması 19. yüzyılda oldu. Hahnemann, kişinin bir hastalığı varsa, sağlıklı bir kişiye verildiğinde aynı hastalığın benzer semptomlarını -daha az derecede- oluşturacak bir ilaç verilerek iyileştirilebileceğine inanıyordu. Bu nedenle, ‘benzer benzeri iyileştirir’ prensibi ile şiddetli mide bulantısı çeken bir hastaya, sağlıklı bir insanda hafif mide bulantısına neden olabilecek en düşük dozda bir homeopatik ilaç verilirse iyileşme sağlanır.

Hahnemann’ın tedavi konusunda en önemli katkısı “Kronik Hastalıklar” kitabında anlattığı miyazma teorileridir. “Kronik Hastalıklar” kitabı, kronik rahatsızlıkları vücudun iç dengesizliğinin karmaşık tezahürleri olarak anlamanın temelini atıyor. Kronik hastalıkları altta yatan hastalık eğilimlerine (Psora, Sycosis ve Syphilis) bağlayarak miyazma kavramını ortaya atar. Hahnemann’a göre bu miyazmalar, bireyin sağlığını etkileyen ve kronik durumlara katkıda bulunan derin faktörleri temsil eder. Homeopati, Hahnemann’ın öngördüğü gibi, tedaviyi bireyselleştirerek, semptomların bütünlüğünü göz önünde bulundurarak ve vücudun doğuştan gelen iyileşme yeteneğini, yani yaşamsal gücü harekete geçirerek bu kronik hastalıkları ele alır.

Macar bir endokrinolog olan Hans Selye (1907 Viyana – 1982 Montreal) biyolojik stresin bilimsel açıklamasını yapan ilk bilim adamıdır. Çalışmalarına Prag tıp fakültesinde başlamış, Paris ve Roma üniversitelerinde devam etmiştir.

Hahnemann’dan yaklaşık 100 yıl sonra, Dr. Selye’nin Genel Adaptasyon Sendromu’ndaki (GAS) stres kavramı, vücudun stres faktörlerine nasıl tepki verdiğini aydınlatır ve üç aşamalı bir model sergiler – “alarm”, “adaptasyon” ve “tükenme”. Akut stres, bir aktivatör görevi görerek bireyleri motive eder; bunun sonucunda alevli bir iyileşme sağlar. Kronik veya ezici stres ise, vücudun kaynaklarını zorlayarak ve hassas dengesini bozarak sıkıntıya yol açabilir. Selye’nin çalışmaları, uzun süreli stresin fizyolojik etkisinin altını çizmekte ve bunu çeşitli kronik sağlık sorunlarıyla ilişkilendirmektedir.

Hahnemann’ın kronik hastalıklara homeopatik yaklaşımı ile Selye’nin stres teorisi arasındaki sinerji son derece derindir. Selye’nin stres kavramını, Hahnemann’ın miyazma temelli kronik hastalıklar kavramına adapte ettiğimizde bize iyileşme yoluna giden yolu açmaktadır. Bir yandan bireyselleşmenin önü diğer yandan miyazmatik yapıya bağlı stres yanıtına olan farklı yanıtlar ve hastalıkların oluşması kavramında taşlar yerine oturmakta ve hekime tam bütüncül bir iyileştirme olanağı sağlamaktadır.

Hahnemann’ın homeopatik tedavisi, her hastanın kendine özgü semptomlarını ve yapısını dikkate almaya dayanır. Benzer şekilde, Selye’nin stres teorisi de bireyler arasındaki stres toleransı ve tepkisindeki değişkenliği kabul eder.

Özünde, Hahnemann’ın homeopatisi ve Selye’nin stres kavramı görünüşte farklı alanlara ait olsa da, yakınlaşmaları kronik hastalıkların daha derin bir anlayışını ortaya koymakta ve bireyin şifasını etkileyen hem içsel eğilimleri hem de dış etkileri kabul eden kapsamlı, kişiselleştirilmiş sağlık yaklaşımlarına olan ihtiyacı vurgulamaktadır.

Bu vizyoner öncülerin görüşlerini benimseyerek, kalıcı sağlık arayışında içsel yatkınlıklar ve dış stres faktörleri arasındaki karmaşık etkileşimi kabul eden daha bütüncül, hasta merkezli bir sağlık yaklaşımının önünü açıyoruz.