medikavital

Kronik Hastalıklara Bakış

Kronik Hastalıklara Bakış

Sağlık ile hastalık arasında biyolojik yaşamda kesin bir çizgi yoktur.

Hayvanlar aleminde hastalık  beslenme ile doğrudan bağlantılıdır. Hayvanların şifa arayışı içgüdüsel yolla olur; iyi gelecek otları yemeye çalışırlar veya kapanma diyeceğimiz, metabolizmayı en düşük enerji seviyelerinde tutmaya çalışmak, olabilecek en küçük hacme dönüşmek ve iyileşmek için zaman kazanmak için ücra köşelere çekilirler. Bu dönem içinde içsel iyileşme oluşur ise tekrar güçlü olarak avlanabilecek, besin bulabilecek ve gerektiğinde kaçabilecek enerjiye ulaşırlar; ya da hastalık nedeni ile gerekli besini alamaz ve yaşamı sonlanır.

İnsanoğlu zekasını bilinç düzeyinde kullanması ile birlikte içgüdüleri ve hisleri azalırken, ağrı, kaşınma, uyuşma vs gibi bulguların algılanması hastalık uyarı sistemlerinde ön plana geçmiştir. Bizi hekime götüren sebep bir yandan fiziksel şikayetler iken, diğer yandan yine duygusal planda bir bulgu olan endişe ile acaba bir problem var mı veya ileride bir hastalık çıkarsa gibi düşüncelerdir.

Peki nedir hastalık? Nedir tam sağlık? Dünya sağlık örgütüne göre sağlık tam iyilik halidir. Tam iyilik hali, herhangi bir şikayeti olmadan yaşamdan, yaşamaktan duyulan memnuniyet halidir. Bu tanımlama esasta doğru olmak ile beraber yaşam içindeki stres kaynaklarının artması ile kolay ulaşılamayan bir hedef haline gelmektedir. Ünlü homeopat George Vithoulkas sağlığı özgürlük olarak tanımlar.

Üzerinde düşündükçe ÖZGÜRLÜK teriminin sağlığı en kapsayıcı tanım olduğunu görürüz. Depresyonda olan bir kişinin içinden projelerini gerçekleştirecek adımları atma isteği gelmeyecektir, ağrısı olan kişi kolay evden çıkamayacak, toplum içinde sosyalleşemeyecektir. Ve insanı insan yapan tüm bilişsel, duygusal ve fiziksel fonksiyonları bir zafiyet altında olacaktır.

Yaşam anne karnında başlar ve daha sonrasındaki dönemde anne ve babadan aldığımız genetik yapımız, doğum anından itibaren geçirilen enfeksiyonlar, yapılan aşılar, sağlıksız ve uygun olmayan başka canlılara ait süt ve benzer  gıdalar, radyasyon ve ortam gelişim sürecini etkiler. Bu aşamaları aşan bireyler yaşamına devam eder ama temel yapısına göre belirli dış etkenlere ve hastalıklara açık hale gelebilir. Çocukluk çağında gördüğümüz alerjiler, astım, egzema, sindirim problemleri genellikle doğum sonrası yanlış maddelere muhatap  olma sonucu ortaya çıkmaktadır.

Doğum anında her bireyin yaklaşık ideal koşullar altında bir yaşam süresi vardır. Yaşam boyunca her türlü yaşam ile uyumsuz besin, aşı veya etki, yaşam süresi kesesinin tükenmesine neden olur. Kesenin dibini görmek aslında yaşamın sonlanması anlamına gelir. Yaşlanma, hücrelerin yaşlanmasıdır. Bağırsak fonksiyonlarının yavaşlaması, metabolizmanın bozulması, enzim aktivitelerinin azalması, hücre içi mitokondri ve diğer organellerin zayıflaması ve sonuç olarak yenilenme hızının azalması anlamına gelir.

İp veya zincir zayıfladığı noktadan kopar. Vücutta da hangi alan zayıf ise o sistem ile ilgili  hastalıkları ortaya çıkarmaya başlar.   Örneğin ailede kalp hastalığı ve hipertansiyon problemleri var ise kişi aterosklerotik hastalıklara yatkın demektir. Ateroskleroz (damar sertliği) ve tip 2 diyabet gibi hastalıklar uzun sürelerde oluşurlar. Bu süreç içinde bardak tam dolana kadar bulgu ortaya çıkmaz. Bu süreçte kişi tıbbi uyarıları dinlemez ve yaşam tarzını düzeltmez ise bardak dolar ve taşar, yani artık hastalık oluşmuştur. İlerleyen yaş ile orantılı olarak yenilenme daha yavaş olur.

Bir yandan gıda kalitesinde düşme, diğer yandan hava kirliliği ve elektromanyetik kirlilik hücrelerimizin kaliteli besin ve oksijene ulaşmasında en önemli engellerdir. Ama yaşam kalitesini arttırmak için spor ve beslenme düzenimizi düzeltmek ve yaşamımızdaki stresi kontrol altında almak dışında sağlığımız için yapacaklarımız bulunmaktadır. Özellikle covid ve influenza gibi salgınlar dışarıdan desteğin ne kadar önemli olduğunu göstermişlerdir. Bağırsak sisteminin ve enzim sistemlerinin zayıflamış olması özellikle riskli kişilerde ve kış dönemi gibi riskin arttığı dönemlerde damar yolu ile C vitamini, B kompleks ve kişisel gereksinimleri alma kolaylığı sağlamaktadır.

Gerekli besinlerin doğrudan ihtiyaç merkezlerine ulaşması büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Var olan diyabet, damar sertliği gibi durumlarda, kış dönemlerinde, kemoterapi sonrası, fiziksel müsabaka öncesi ve sonrası veya sağlıklılık durumunun sürdürülmesi için B vitaminleri, yüksek doz C vitamini, mineraller ve bunun gibi gerekli maddeler yüksek etkinlik sağlarken yenilenme hızı arttığı için anti-aging etkisi de olmaktadır.